Allah Kur’an da, yarattığı kullarının özelliklerinden bahsederken, çok dikkat çekici üç özelliğinden bahseder.
—Tartışmaya meyillidir.
—Aceleci tabiatta yaratılmıştır.
—Zayıf yaratılmıştır.
Tüm
bu özelliklerin üzerinde bir güç olarak da bizlere, akıl ve muhakeme
gücü verdiğini ve bunu kullanarak tüm güçlüklerin, zayıflıkların, boş
tartışmalardan kurtulmanın, hata ve yanlışların üstesinden geleceğimizi
söyler. Aklını Kullanmayanlarında, yanlış yollara sapacaklarının örneğini verir. Allah bizlere çok önemli bir uyarıda da bulunup, bizlere
rehber olsun diye Kur’an ı gönderdiğini, sakın velilerin ardına
düşmeyin diye tembihlerde bulunarak, Kur’an a sarılmamızı bütün şan ve
şerefimizin Kur’an da olduğunu söyler. Kur’an dan imtihan edileceğimizi
de bizlere hatırlatır.
Allah
gönderdiği ayetler üzerinde dahi düşünmemizi, aklımızı kullanmamızın
öneminden bahsederek, bizlere aslında çok önemli bir işaret verir. Benim
gönderdiğim ayetler üzerinde dahi düşünmenizi, aklınızı kullanmanızı
istiyorsam, beşerin sözleri, kitapları ve sizlere anlatılan rivayetler
üzerinde, çok daha dikkatli olmamız ve düşünmemiz gerektiğini anlatmaya
çalışır bizlere. Aklını kullanmadan iman edenlerinde akıbetini, çok açık
örneklerle verir.
Yunus 100:Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah, pislik içinde bırakır.
Bizler
günümüzde inancımızı yaşarken, çok büyük bir hata yaptığımızın,
farkında bile olamıyoruz. Ne yazık ki aklımızı devreye sokmadan
inancımızı, imtihanımızı yaşıyoruz da ondan. Hatırlayınız bizlere,
sizler Kur’an ı anlayamazsınız, Kur’an da her şey yoktur, onu veli
insanlar anlar diye öğretmişlerdir. Bu Kur’an öğretisine tamamen
aykırıdır.
Bizlerin Kur’an dan habersiz oluşumuz, Kur’an ile aramıza soktuğumuz veliler, bu yanlışın ardı sıra gitmemizi sağlamıştır. Tabi
Kur’an ve akıl devre dışı kaldığından, Rahmanın sakın velilerin ardı
sıra gitmeyin ayetlerinden de habersiz aklın, mantığın, düşüncenin
gücünden uzak kalmamız nedeniyle, yaratılışımızın özelliklerinden olan,
tartışmaya meyilli oluşumuz, nefsimizdeki zayıflıklar, aceleci olmamız,
bizlerin din ve iman adına büyük hatalar yapmamıza neden olmaktadır.
Eğer
Rabbim bizlerin bu Dünya da imtihanda olduğumuzu söylüyorsa, her beşer
kendi imtihanı için çaba göstermeli, kendi imtihanını asla başkalarına
havale etmeden, kendisi bizzat Kur’an ve akıl ekseninde imtihanını
vermelidir.
Kur’an
ile doğru bir bağ kuramayan bizler, aramıza Onunla inanılmaz yüksek bir
duvar ördüğümüzden, din adına öğretilenleri, bunlar Allah katındandır
denilen bilgileri, Kur’an ile karşılaştırma imkânını da bulamıyoruz.
Böylece çok büyük hatalar yapmaktan da kurtulamıyoruz. Hâlbuki Allah çok
açık bir şekilde bizlerin sarılacağı kitabın, bütün şanımızın şerefimizin Kur’an olduğunu, bakın nasıl hatırlatıyor bizlere ve aklını kullanmayanlara bakın ne diyor Rabbim?
Enbiya 10:Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şanınız ondadır; Hala akıllanmayacak mısınız?
Bu ayetleri indiren ve tüm şan ve şerefimizin Kur’an olduğunu söyleyen Allah ın sözlerini, hala duymazdan mı geleceğiz?
Tüm
bu yazdıklarımı, neden sizlere hatırlatma gereğini duyduğuma gelince.
Bazı din kardeşlerimizin farkında olmadan, günümüzde yaptıkları büyük
bir hatayı, Allah ın izniyle sizlere, dilim döndüğünce anlatmak,
hatırlatmak istiyorum.
Ne
yazık ki İslam ı yaşarken bizler bazı cemaat, tarikat eksenli
oluşumlara kendimizi öyle kaptırıyoruz ki, eğriyi doğrudan ayıran FURKAN
dan habersiz oluşumuz, bizim yaptığımız affedilmeyecek, ÇOK AMA ÇOK BÜYÜK yanlışı fark etmemizi önlüyor.
Sizlere
şöyle bir teklifte bulunsam ve desem ki, sizlere Kur’an ı aratmayacak,
Kur’an ın geldiği yerden gelen bilgileri içeren bir kitap var elimde
desem. Hatta elimdeki kitap, Kur’an ayetlerinin ayetidir ve gelin onu
okuyalım, bunları okuduğunuzda imanla kabre girip, cennete gireceksiniz,
bu kitaptan başka kitap aramanıza gerek yoktur, desem ne dersiniz?
Aslında birçoğunuzun bu sözlerim karşısında, neler düşündüğünüzü duyar
gibiyim.
Acaba
bazı din kardeşlerimiz, farkında olmadan bu söylediğim kitapların
olduğuna inanıp, böyle bir toplumun içinde imanını, inancını yaşayıp bu
kitapların peşi sıra gidiyor olabilir mi?
Evet,
bu söylediklerimi iddia eden ve günümüzde de, belki de farkında
olmadan, bu düşüncenin ardı sıra giden din kardeşlerimiz ne yazık ki
var. Bana düşen değerli din kardeşlerimi FURKAN ile uyarmak ve Kur’an gerçekleri ile yüzleşmelerini sağlamaktır. Gerisi kendilerine kalmıştır. Kimin doğru yolda gittiğini yalnız Rabbim bilir.
Benimde
geçmiş yıllarımda kısmen girip çıktığım, değerli Nur cemaati mensubu
kardeşlerim, acaba bahsettiğim kitaplarla ilgili, aşağıda yazılan
bilgileri, düşünceyi biliyorlar mı? Ya da bu düşünceleri Kur’an
süzgecinden geçirdiler mi? Yazacaklarım üzerinde lütfen dikkatle
düşünmelerini, ondan sonra kararlarını vermelerini rica ediyorum. Çünkü
herkes hesabını Rahmana, bizzat kendisi verecektir. Geri dönüşü olmayan yola girdiğimizde, eğer pişman olmak istemiyorsak, bugün çok ama çok dikkatle düşünmenin zamanıdır. Bir Müslüman a düşen, din kardeşini yalnız ve yalnız KUR’AN ile uyarmaktır.
Bakın Risale-i Nur kitaplarının, nereden geldiği söyleniyor.
(
Resail-in Nur da aynı şekilde, ne doğunun kültüründen ve ilimlerinden
nede batının felsefe ve fen bilimlerinden gelmiş bir mal ve onlardan
iktibas edilmiş (alıntılanmış) bir nurdur.Ama semavi olan Kur’an ın, doğu ve batı nın üzerinde olan Arş’ da ki yüksek yerden alınmıştır.)
Yukarıdaki sözlere dikkatle baktığımızda, bahsedilen kitapların Kur’an ın geldiği yerden geldiği söylenebilmektedir. Bu apaçık Kur’an a şirk koşmak değil midir sizce?
Ne
yazık ki Risale-i Nur kitaplarının kendisine, gaibi bir şekilde vah
yedildiğini, bildirildiğini, kalbine geldiğini söyleyen Said-i Nursi,
bakın bu konuda neler söylüyor.
(
Ben gönderilen risaleleri mütalaa ettim. Bir kısım hakikatleri mükerrer
gördüm. Makam münasebetiyle tekrar edilmiş. Benim arzu ve belki
ihtiyarım olmadan niçin böyle olmuş, kuvve-i hafızama (hafıza gücüme)
gelen nisyondan (unutmadan) sıkıldım.Birden şiddetle bir ihtar ile ( On dokuzuncu sözün ahirine bak) denildi.
Birden bir ihtar-ı gaybi (gaybi bir uyarı) ile kati kanaat verecek bir surette kalbime geldi.
Denildi
ki: Ciddi alaka ile senin eskiden beri tekrar ettiğin bir ışık var, bir
nur göreceğiz diye müjdelerin tevili ve tefsiri ve tabiri, sizin
hakkınızda belki iman cihetiyle,alem-i İslam hakkında dahi en ehemmiyetlisi Risale-i Nur dur.)
Değerli din kardeşlerim, bu işler asla şaka götürmez. Allahın kitabına şirk koşmak, adeta Kur’an ın karşısına, Allahtan geldiğini söyleyerek kitaplar koymak, insanı dinden çıkartır.
Son
cümlenin üzerinde biraz düşünen, yapılan yanlışı sanırım anlayacaktır.
İslam âlemi için en ehemmiyetli kitabın, bakın hangisi olduğunu
söylüyor? Peki, Allah Kur’an da onlarca, yüzlerce kez ne diyordu
bizlere? Kur’an ın ipine sarılın, bu kitapta
sizlere, her şeyden nice örnekler verdik ki anlayasınız. Hadi bir
benzerini getirsinler bakalım. Bütün şanınız ondadır. Bu kitap sizler
için bir rehber, bir güneş, bir nurdur. Sizleri bu kitaptan sorumlu
tutuyorum diyordu. Bu kitapta sorumlu olduğunuz her şey, nice örneklerle kolaylaştırılarak açıklanmıştır.
Allahın
ayetleri, yukarı da ki söylenenleri onaylıyor mu? Elbette kime inanıp
inanmayacağımız, herkesin kedisine kalmıştır. Buna kimse karışamaz.
Lütfen hatırlayalım, Kur’an da Rabbim bir örnek veriyor ve bakın mahşer
günü peygamberimizin, ümmetinin nasılda Kur’an ı terk ettiğini
söyleyeceği, şimdiden bizlere iletiliyor.
Bu ayeti Allah boşuna bizlere iletmiyor, yaptığımız onca yanlışın farkına varmamız için bizleri şimdiden uyarıyor. Bu ayet üzerinde düşünüp ders almayanların halini, huzuru mahşerde düşünmek bile istemiyorum.
Furkan 30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.
Peygamberimiz
mahşer günü, benim ümmetim Kur’an ı devre dışı bıraktılar sözünü
söyleyeceğini, Rabbim bizlere şimdiden hatırlatıyorsa, gelin bu ayetten
büyük dersler çıkartalım. Yoksa son pişmanlık fayda etmeyecektir.
Said-i
Nursi bu kitapların kendi düşünceleri, kendi yazıları olmadığını,
kendisine gaybi bir şekilde Allah tarafından bildirildiğini, bakın bir
başka hangi sözlerle anlatıyor.
(Bu gelen Mukaddime, lüzumundan fazla izah edilmekle beraber, bir derece uzun olması, ihtiyarsız (iradem dışında) olmuştur. Demek ki ihtiyaç var ki, öyle yazdırıldı.
Olan Risale-i Nur un harika yüksekliklerini ve ilmi tahkikatını benim fikrim den zannedip dehşet almuşlar.
Yazdığım vakit irade ve ihtiyarım ile olmadığını hissettiğimden, kendi fikrimle tanzim veya ıslah etmeyi muvafık görmedim.)
Çok
açık bir şekilde bu kitapların iradesi dışında, Allah tarafından
yazdırıldığını söylüyor. En son cümlede söylenen, bu kitapları kendi
fikirleri ile yazmadığı için, onları tanzim ve ıslah etme yetkisini
kendisinde görmediğini belirtiyor. Bugün bu kitapların anlaşılır
Türkçeye çevrilmemesinin asıl nedeni, bakın nasıl açığa çıkıyor.
Allahın
gönderdiği Kur’an ı, anladığımız dile ya da dillere çevrilmesine ses
çıkarmayanlar, itiraz etmeyenler, Risale-i Nur kitaplarının günümüz
diline çevrilmesine asla izin vermiyorlar. Doğrusu bunun
karşılaştırmasını yapmak bile, bana azap ve üzüntü veriyor. Rabbim
affetsin.
Yine
bu kitapların özellikle anlaşılması için Türkçe indirildiğini, fakat
bazen Arapça ve kısmen de Farsça kendisine indirilmesini bakın nasıl
açıklıyor.
(Şu fıkra (bölüm) Arabî geldiği için, Arabî yazıldı.)
(Yani bu münacat, kalbe Farisi olarak tahattur ettiğinden Farisi yazılmıştır.)
Bu
düşünce ve fikirler için, benim söyleyecek çok fazla sözüm yok. Allah
tarafından Arapça ya da farsça indirildiğini söyleme cesaretini, doğrusu
ben izah edemiyorum, bu sözler karşısında adeta ürperiyorum. Hepimiz
Allah ın imtihanından geçiyoruz. İsteyen istediğini seçmekte özgürdür.
Yine aynı düşünce ve inanç, bakın bu kitaplar için neler söylüyor.
(Kimin haddidir ki, bu nurlarda yanlışlık bulsun…. Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum.)
Hatırlarsanız
bu sözleri Allah Kur’an için söylüyordu. Hadi bir benzerini getirsinler
diye de meydan okuyordu. Gerçekten Kur’an eşi benzeri olmayan, tek
harfine dahi dokunamayacağımız bir güneş, bir rehberdi. Ya bahsedilen
kitaplar? Doğrusu ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Yapılan
karşılaştırmalardan, Yüce Rabbim e sığınırım. Bakın Allah kendisine
vahiy geldiğini söyleyenlere karşı, nasıl bir ayetle bizleri uyarıyor?
Anlayana anlamak isteyene.
Enam 93: Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vah yedilmediği halde "Bana vah yedildi" diyen kişi ile "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır! Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken.
Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! Bugün zillet
azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler
söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz.
Yukarıdaki
ayette, Allah ın uyarısı ile bizlere iletilen beşerin sözleri
arasındaki farkı, sanırım izah etmeye bile gerek yok. Göz ve
gönüllerinde perde olmayan anlayacaktır.
Risale-i
Nur kitaplarına girmiş, ona inanan kişilerin bazı düşüncelerinden de
örnek vermek istiyorum. Bu sözlerin bahsettiğimiz kitaplara girmesine
de, Said-i Nursi bizzat hayattayken onay vermiş ve kitaplarda yerlerini
dahi kendisi tespit etmiş. Bakın neler söylüyorlar.
(
Risale-i Nur yirminci asrın Müslümanlarını ve bütün insanları, koyu
fikir karanlığından kurtarmak için müellifinin kendi ihtiyarıyla
(iradesiyle) değil,büyük yaratıcımızın ihtiyarıyla yazılmış bir şaheseridir.)
Çok
zorlu bir imtihandan geçtiğimizin, lütfen artık bilincinde olalım. Eğer
Kur’an ın ışığı kalbimize bir nebze yansımadıysa, Kur’an ile aramıza
beşeri soktuysak, elbette gerçekleri görmemizde mümkün olmayacaktır. Ama
şunu söylemeden geçemeyeceğim, BU APAÇIK KUR’ANA ŞİRK KOŞMAKTIR. Bunu sakın unutmayalım. Bu suç Allahın asla affetmeyeceği suçlar arasındadır. Lütfen dikkatle düşünelim ki, yaptığımız onca ibadetler, boşa gitmesin Allah korusun.
Şimdide
bu kitaplarda geçen, bu kadar da olmaz dedirtecek sözleri, sizlerin
yorumunuza bırakıyorum. Bakın bu kitaplar için, Kur’an ayetlerine
atfedilerek neler söyleniyor.
( Resail’in-Nur denilen otuz üç adet söz ve otuz üç adet mektup ve otuz bir adet lem’alar, bu zamanda Kitab-ı Mübindeki ayetlerin ayetleridir.)
Yukarıdaki
sözleri doğrusu tekrar etmekten bile Rabbim e sığınırım. Bu kitapların,
Kur’an ayetlerinin ayetidir diyerek, adeta Kur’an ile eş tutmanın
sonucunu, din kardeşlerime hatırlatmak isterim. Anlayan anlayacaktır,
anlamayana ne yaparsanız yapın fayda etmeyecektir.
Bu kitapları okuyanların cennete nasıl gideceklerini ve başka kitaplar aramalarının hata olacağını bakın nasıl söylüyor.
(
Risale-i Nur dairesi içine girenler, tehlikede olan imanlarını
kurtarıyorlar ve imanla kabre giriyorlar ve cennete gidecekler….
Zannederim ki hakaik-ı aliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok.
Risale-i Nur talebeleri, Risale-i Nur un dairesi haricinde nur aramamalı ve aramaz. Eğer ararsa Risale-i Nur’un penceresinden ışık veren manevi güneşe bedel, bir lambayı bulur; belki güneşi kaybeder.)
Tüm
bu bilgileri, düşünceleri lütfen herkes bizzat kendisi, Kur’an ile
karşılaştırmalıdır. Kur’an ı devre dışı bırakıp, aramıza beşeri ve
kitaplarını sokarsak, huzuru mahşerde inanın çok kötü bir sürprizle
karşılaşacağımızı da unutmayınız.
Allah yukarıda ki sözleri, gönderdiği Kur’an için kullanıyordu
hatırlayınız. Kur’an ın ipine sarılın sizi doğruya iletecektir. Sakın
veliler edinerek ardına düşmeyin, yardım istenecek güvenecek veliniz
yalnız benim demiyor muydu? Sizce aynı övgüye layık Kur’an dan başka
kitap, rehber olabilir mi? Karar sizlerin.
Allah
bizleri apaçık rehberiyle öyle uyarıyor ki, onu anlayarak birkaç kez
okuyan, yanlış inançların ardı sıra asla gitmeyecektir. Hâlbuki Allah
gönderdiği rehberinde, apaçık hak olarak peygamberimize indirilene
inananların günahlarını, Rabbimin affedeceğini bakın nasılda söylüyor?
Muhammet 2: İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.
İsra 88: De ki: "Yemin ederim eğer
insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek üzere toplansalar,
birbirlerine yardımcı bile olsalar onun bir benzerini getiremezler.
Bakara 2: Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitaptır.
Enbiya 10; And olsun, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
Bu ayetler üzerinde çok fazla değil, biraz düşündüğümüzde bizlere nasıl bir ders verdiğini ve hangi kitabın bizlere yol gösterici olduğunu, dikkatlice düşünen anlayacaktır?
Yaradan
madem eşi benzeri olmayan Kur’an ı bizlere gönderdi, Kur’an ın ipine
sarılın diye öğüt verdi, o zaman yine Allah katından geldiği söylenen
Risale-i Nur kitaplarını, bu kitaplar daha açıklayıcı, anlaşılır bu
kitaplara bakın, sizce der mi? Bu durumda Kur’an ın konumu ne olur, bunu
düşünebiliyor muyuz? Kur’an ın ipine sarılın, sizleri Kur’an dan hesaba
çekeceğim ayetleri ile bu sözler bağdaşıyor mu sizce?
Sizlere Rabbin rehberinden, bazı ayetler hatırlatmak istiyorum son olarak. Acaba Allah bizleri, Kur’an dışından gelen tehlikeler için nasıl uyarıyor?
Tüm bunları aramak bulmak ve üzerinde düşünmek bizlere düşer. Eğer bu
Dünyada imtihan olduğumuza inanıyorsak, imtihan olacağımız kitabında
Allah KUR’AN olduğunu söylüyorsa, sizce bu kitap anlaşılması zor ve her
şeyin açıklanmadığı bir kitap olabilir mi?
Gerisi sizlere kalmış.
Allah elçisine bile, tebliğ etmek sana, hesap sormak bana düşer
diyorsa, gelin imtihan olacağımız kitabı, anlayarak okuyalım ve ona
sarılalım.
Çok
önemli bir konu hakkında da, kardeşlerimin dikkatini çekmek isterim.
Said-i Nursi yazdığı kitaplarda, ayetlerin bir kısmını, öyle bir
açıklamıştır ki, ayetleri okuduğunuz zaman, yazılanlarla hiç bir
bağlantısını göremezsiniz. Çünkü ayetleri
Yahudilerin ve büyücülerin kullandığı bir yöntemle anlamaya çalışmış ve
açıklamıştır, buda EBCED VE CİFİR yöntemidir. Yahudilerde bu yöntemle
Allah ın halis dinini bozmuşlardır.
Sizce
aşağıdaki ayetlerde Rahman bizleri, hangi kitaba yönlendirip, nasıl
dikkatimizi çekiyor? Düşünen, aklını kullanan, daha da önemlisi velilere
ve kitaplarına değil, Rabbine ve onun kitabı Kur’an a güvenen, onun
ipine sarılan, her şeyi çok açık ve net anlayacaktır.
Kamer 17:Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
İsra 36:Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.
Bakara 79: Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için 'Bu Allah katındandır' diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.
Furkan 1: Furkan’ı âlemlere bir uyarıcı olsun diye, kuluna indiren (Allah) ne yücedir.
Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar.
Araf 3:Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz.
Araf 52: Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.
Zümer 3: Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler:
Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz,
derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm
verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola
iletmez.
Ankebut 51:Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
Zümer 60:Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok.
Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
Allah ın ayetlerini tebliğ alan ve yazdığım Rabbin bu ayetlerine iman ettiğimizi söyleyen bizler, acaba yukarıda belirtilen kitapların, Allah katından gönderildiğine inanırsak, halimiz hesap günü nice olur dostlar? Karar ve seçim sizlerin. Hiç kimsenin buna müdahale etme hakkı yoktur. Çünkü her beşer, kendi yaptıklarından sorumludur.
Allah
kulları için, yemin olsun ki bu kitabı sizler için kolaylaştırdım
diyorsa, bizleri aldatmak isteyenlerin kapanına lütfen düşmeyelim. Çünkü
Allah anlaşılması zor bir rehber gönderip, daha sonra kullarını zorda
bırakıp, O kitaptan asla hesap sormaz. Bunu söylemek Rabbin adaletine
büyük saygısızlıktır, bunu da unutmayalım.
Rabbim
cümlemizin yardımcısı olsun. Gerçek doğruları bir gün Rabbin huzurunda
göreceğiz. Kimin takvaca üstün ve doğru yolda olduğunu, yalnız ben
bilirim diyen Rabbim e lütfen kulak verelim. Allah ortaya kitabın konup,
hesabın görüleceğini söylüyorsa, gelin ortaya konacak ve hesabını vereceğimiz kitabın çevresinde toplanalım ve onu anlamaya çalışalım.
Amacımız
hiç kimseye ne saygısızlık yapmak, nede hakaret etmektir. Gerçek amaç
Kur’an ın hakkını vermek, onu layık olduğu yere taşımak, ona iman
edenleri onun çevresine davet etmektir.
Gerçek amaç, Allah a ulaşan en doğru yolu bulmak ve din kardeşlerimizle
birlikte, bu doğru yolda güç birliği yapmaktır. O da bölünmeden Kur’an
ın çevresinde, tek yumruk olmaktan geçer.
Rabbim
cümlemizi, kendi imtihanını bizzat kendisi vermek adına, çaba gösterip
mücadele eden, aklını kullanıp imtihanını başkasına havale etmeyen,
Kur’an ın ipine sarılan, onun nuruyla nurlanan, yaşayan Rabbin halis
kulları arasına girmeyi nasip etsin.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder