Blog Arşivi

9 Temmuz 2013 Salı

Oruçlu ile Ramazan'ın diyaloğu [Ramazan Yazıları]


Ramazan ayı Kur’an’ın doğum ayıydı.

Oruçlunun midesine ve şehvetine “dur “, kafasına ve kalbine “yürü” dedi.

-Oruçlu sordu: “Yüreğimin ayakları sakat; ne ile yüreğim? Nasıl hangi güzergahta, hangi rotayı takip ederek, hangi yol haritasına uyarak, hangi kılavuzun ardına takılarak yürüyeyim ?”

-Ramazan cevapladı: “ En büyük imkan olan imanından takviye iste; takva zaten iman takviyesi değil midir?”

-Oruçlu sordu: “ Hangi güzergahı takip edeyim?”

-Ramazan cevapladı : “ Sırat-ı müstakim güzergahını. Seni ebedi saadete ulaştıracak olan yol budur. Sakın başka yollara sapma, nefsin ormanında aç kurtlara yem olur, benliğinin balta girmemiş ormanlarında kaybolursun !”

-Oruçlu sordu: “ Ortalık zifiri karanlık. Yolculuğum karanlık bir zamana rastladı. Bu karanlıkta yolumu nasıl bulayım?”

-Ramazan cevapladı: Bende gelen ışığı takip et. O Kur’an’dır. Kur’an sana yol gösterir. Peygamberin vardığı yere varmak istiyorsan, Peygamberin yolunu aydınlatan güneşe sırt dönmemelisin. Onun ışığı Kur’an’dı, seninki de öyle olsun. Gerisinden korkma !”

-Oruçlu sordu: “Yolculuğum sırasında karanlık vadilerden geçeceğim, derin dehlizlerde konaklayacağım, ürpertici şeylerle karşılaşacağım. Bana vereceğin bir muska, bir hamayıl yok mu?”

-Ramazan cevapladı: “ Yüreğin var ya, yetmez mi? O ,Allah’ın göğsüne taktığı canlı bir muskadır. Sakın göğsüne yüreğinden başka muska takma. Allah’ın taktığı kalp muskasını karartanlar,öldürenler,mühürletenler başka muska ararlar. Sen ona mukayyet ol; Allah’ı unutmayan bir kalp, seni yolun bütün esrarından koruyacaktır.”

-Oruçlu sordu : “ Peki, bu uzun yolculukta bana kim rehberlik yapacak?”

-Ramazan cevapladı: “ Bir gece vakti kendisine bende vahy gelen Alemlere Rahmet Hz. Muhammed rehberindir. O şu dar-ı dünyada neden iz bıraktı sanıyorsun??? Elbette sırat-ı müstakim üzre yürümeyi göze alanlar kendisini izlesin diye. O varken başka rehber aramak akla ziyandır…”

-Oruçlu sordu : “ Bu uzun ve tehlikeli yolda kendimi nasıl koruyacağım. Elimde Musa’nın asası gibi bir değneğim yok, bari darda kaldığımda göstereceğim bir kerametim olsa?”

-Ramazan cevapladı: “ Yine kafan karıştı senin. En büyük keramet İstikamettir. İstikametten büyük keramet arayanlar, Kerim olan Allah’ın kendilerini “kerim” olarak yarattığını, yarattıktan sonra Kerim olan bir melekle Kerim olan bir elçiye kerim olan bir kitap gönderdiğini unutanlardır. Bu kadar keramet de yetmezse ne yeter…?

-Oruçlu sordu : “Bari elime bir yol haritası verseydin. Yolumu şaşırırsam ona bakardım?”

-Ramazan cevapladı: “ Kur’an dururken benden yol haritası istiyorsun öyle mi? Anlaşılan sen beni anlamamışsın, bende oruç tutmuşsun ama bunun ne demeye geldiğini düşünmemişsin. Hadi bana eyvallah…

-Oruçlu yalvardı : “ Ne olur gitme ey Ramazan! Ne olur beni bırakma! Bir yılın kirini,isini,pasını seninle yıkıyordum. Sen de gidersen beni kim yıkar,beni kim temizler..?”

-Ramazan dedi: “Sana bir sır vereyim, ömrünün tüm ayları Ramazan olsun. Ben, vahiy bende inmeye başladığı için mübarek oldum,aylara sultan oldum. Hadi çalış çabala, vahiy senin de yüreğine insin,sen de mübarek ol. Nasıl ki vahiy benim gayemse,vahyin gayesi de sensin. O halde senin sorunun kendi değerini bilmemek,yani kendini bilmemektir. Kendini bil yeter..!

-Oruçlu Ramazana hak verdi. Oruçlu Ramazana söz verdi. Oruçlu Ramazana “ Şahidim ol” dedi. Ramazan şahit oldu. Oruçlu şahit oldu. Allah şahit oldu. Hayat şahit oldu.

-Oruçlu dedi ki: Biz bu cihana sahip olmak için değil, şahit olmak için geldik….

***Oruçlu ile Ramazan'ın diyaloğu, Mustafa İslamoğlu, Ramazan Yazıları***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder